1 Şubat 2015 Pazar

Bisikletin Olmazsa Olmazları

       Herkese merhabalar arkadaşlar,


      Farklı dağ bisikleti parkurlarından daha sonraki yazılarımda bahsedeceğim; fakat bu gün bambaşka bir konuya değinmek istedim. Özellikle yeni bisiklet alacak arkadaşlar için oldukça yararlı olacağını düşünüyorum.

      Çoğu kişi ilk bisikletini seçerken bütçesini sadece bisiklet fiyatına göre ayarladığından ekipman almakta bir hayli zorlanır. Sonuç olarak ise kimisi kredi kartından, kimisi aldığı ekipmanın kalitesinden, kimisi ise direkt olarak alacağı ekipmanlardan ödün vermek zorunda kalır. Bu yazım da bu olaya son vermek adına ilk bisikletinizi alırken yanında ne gibi ekstra harcamalar çıkacak, biraz onlardan bahsetmek istiyorum.

       Öncelikle şunu söylemeliyim ki ekipman ihtiyacınız bisikletinizi ne amaçla aldığınıza göre çeşitlilik gösterecektir. Örneğin;  bisikletini işine  gidip gelmek için kullanacak birisinin ekipman ihtiyacı ile sadece hobi amaçlı olarak hafta sonu sahilde turlayacak birinin edinmesi gereken ekipman aynı değildir.

       İlk olarak olmazsa olmazlardan başlayalım dilerseniz...

       1) Kask :  




       Bisiklet kullanırken kullanacağınız bir çok güvenlik ekipmanı olabilir; ama bunlardan en önemlisi kask. Çokta açıklamaya gerek yok diye düşünüyorum önemini...


       2)Işık: 




     Ben gece kullanmam, gerek yok ışığa deyip geçmeyin lütfen, illaha ki ihtiyacınız olacak. Kapalı havalarda bile fark edilmeyi sağlıyor kaliteli ışıklar. Ön ve arka olarak ışık setinizi kesinlikle almalısınız.


      3) Kilit:




      Daha ilk taksiti ödemeden kayıp ilanı vermek istemezsiniz...


      4) Pompa, Yama ve İç lastik:






      Lastiğinizde patlaklar illaha ki olacak, bu işin fıtratında var! Her patlama da yama ile uğraşmak istemezsiniz. Hava kötü olabilir ya da siz aşırı yorgun olabilirsiniz. Bu yüzden yama dışında bir iki tane iç lastik taşınması da önemlidir.


       5) Matara Tutucu ve Matara:




       Yanınızda sürekli çanta ve pet şişeler taşımak istemiyorsanız, elinizin altında bir mataranız olmalı.


      6) Eldiven: 



       Normalde giyim kuşam konusu isteğe bağlıdır; fakat ben eldiveni bir kenara ayırıyorum. Bence olmazsa olmazların arasında sayılabilir.

  
    Evet arkadaşlar bu altı aksesuar bence bisikletle binme amacınız ne olursa olsun edinmeniz gereken aksesuarlar. Buradaki her bir aksesuarı daha sonra detaylı olarak kendi içinde incelediğim birer yazı yayınlayacağım. Bunlar dışında edinebileceğiniz onlarca aksesuar var tabi ki. 

    Onlara daha sonra 'Olmasa da Olur' başlıklı bir yazı ile değinmeyi düşünüyorum. Zaman ayırdığınız için teşekkür ettim, umarım faydalı olmuştur...

      

      




27 Ocak 2015 Salı

İstanbul Dağ Bisikleti Parkurları #2 - Florya Atatürk Ormanı



      Merhabalar arkadaşlar, önceki yazımda sizlere Belgrad Ormanın'dan biraz bahsetmiştim. Bu gün ise Belgrad kadar büyük ve görkemli olmasa da şehrin merkezinde ulaşımı çok daha kolay olan Florya Atatürk Ormanın'dan bahsedeceğim.

       İlk olarak Yeşilköy sahil yolunu İstanbul'da oturan herkes az çok bilir, özellikle haftasonları bisikletçilerin en gözde mekanlarından biridir. Sık sık kalabalık turlar, geziler düzenlenir ve aşırı rüzgar olmaması halinde gayet keyiflidir.  Bu sahil şeridinde bir çok yol bisikleti görmemize karşın çoğunluk dağ bisikletlerine aittir. Benim dağ bisikletiyle Yeşilköy sahilinde turlayan arkadaşlara önerim ise turlarını biraz uzatıp Florya Ormanına geçiş yapmaları.

Yeşilköy sahil şeridinden ayrıca bahsetmeyeciğimden bu başlık altında Yeşilköy'e ait bir kaç fotoğraf paylaşmak istedim...







        Burada kesin olarak belirlenmiş bir parkur olmasa da gerek lastik izlerine bakarak, gerek kendinize göre bir yol çizerek rahatlıkla turlayabilirsiniz. Ufak tefek, en azından amatör bile olsanız sizi zorlamayacak iniş ve çıkışlar mevcut.  Bu iniş çıkışlar turunuza biraz daha heyecan ve zorluk katarak, gezinize renk getirebilir.


        Florya Atatürk Ormanı'na girişte herhangi bir ücret ödemiyorsunuz, araba ile gidecekler için ise etrafında bolca park yeri mevcut. Ücretsiz bir otoparkı var ormanın, ayrıca eğer orası dolu ise (ki şu ana kadar hiç dolu görmedim) hemen ormanın girişinde ispark var.


       Bana kalırsa bu işe yeni başladıysanız,  uzun bir aradan sonra bisiklete dönüş yaptıysanız veya çok ciddi bir parkur istemiyorum; ama dağ bisikleti kullandığımı da hissedeyim diyorsanız burası tam size göre.

Ormanın genelinde bu şekilde güzel bir koşu parkuru var, ben gittiğimde koşu parkuruna paralel olarak bisiklet tepesinde antrenman yapıyorum...



     Tabi tüm bunlar dışında daha ciddi bir kullanıcı iseniz, amacınız zorlayıcı bir tur veya antrenman yapmak ise yine burayı tercih edebilirsiniz. Tabi ki insan kendini her yerde, dümdüz asfaltta  bile zorlayabilir; fakat burada ki engebeli yerlerde kendinizi test etmeniz ve tekniğinizi geliştirmeniz mümkün. Hatta bu ormanda her sene geleneksel olarak yılda bir defa gece yarışı yapılmaktadır.

  Yarışlardan bazı kareler;





Sonuç olarak özellikle hafaiçi kendinize çok fazla vakit yaratamıyorsanız ve bu çevrede oturuyorsanız Florya Atatürk Orman'ı tam size göre. Kesinlikle denenmesi gereken bir yer.
Yerinden çok genel olarak bahsedecek olursak Aqua Florya alışveriş merkezine çok yakın bir konumu var .



Teşekkürler!!

Görüşmek üzere...




25 Ocak 2015 Pazar

İstanbul Dağ Bisikleti Parkurları #1 -> BELGRAD ORMANI

       Herkese merhabalar,


        Bugün aslında üzerinden defalarca geçilen bir konuya değinmek istiyorum; fakat daha net, daha özet bir şekilde bahsedeceğim bu konudan.

        Bildiğiniz üzere ülkemiz için dağ bisikletleri her zaman için yol bisikletlerinden bir tık daha popüler olmuşlardır. Bana göre bunun en önemli sebebi daha kullanışlı olmaları, yani aşırı performanslı olmasa da hem asfalt üzerinde, hem de dağ yolu üzerinde kolaylıkla kullanılabilmeleri.

         Ben de bir mtb yani bir dağ bisikleti kullanıcısı olarak bugün sizlere kimisi asfalt toprak karışımı, kimisi ise tamamen dağ yolundan oluşan bir kaç keyifli parkur önermek istiyorum. Öncelikle başlıkta da belirttiğim gibi eğer niyetiniz bisikletinize İstanbul'da binmek değilse bu yazı pek işinize yaramayacaktır; fakat şöyle bir durum var ki nerede olursanız olun her an hayat sizi İstanbul'a sürükleyebilir, bu yüzden bana kalırsa bir kaç parkur bilmekte fayda var.

         Öncelikle gidip gördüğüm rotalardan bahsetmek istiyorum.

         Bunların başında herkesin tahmin edebileceği gibi Belgrad  Ormanı geliyor.





















Belgrad Ormanı girişi ücretli; fakat aman aman bir miktar istemiyorlar. Aşağıda ki fotoğrafta fiyat listesi mevcut; yalnız fotoğraf biraz eski şu an araba ile giriş 6 lira. Diğer ücretleri de araba girişindeki artış oranına bakarak güncelleyebilirsiniz.


Aslında ormana girmeden önce bolca park yeri mevcut, ücretsiz olarak oralara park edip, ormana direkt bisikletinizle de girebilirsiniz. Seçim size kalmış.

Ormanda birden fazla bisiklet parkuru bulunmakta, bu parkurlar dışında bir de koşu ve yürüyüş parkuru var ki oraya bisiklet ile girmek yasak. Koşu ve yürüyüş içinse bir hayli keyifli bir parkur diyebilirim, birlikte gitmek istediğiniz arkadaşlarınız veya eşiniz, dostunuz orada yürüyüp koşarken siz de rahatlıkla bisiklet parkurlarının keyfini çıkarabilirsiniz.

Ormana girdikten sonra yol ikiye ayrılıyor, ana otopark ve koşu parkuru için soldan devam etmeniz gerekiyor. Bundan sonrası tamamen size kalmış, ister tabelaları takip edip rotası belli parkurları takip edin, isterseniz kendi rotalarınızı oluşturun. Bu noktada size ufak bir tavsiye vermek istiyorum, eğer macera arayıp kendi rotanızı çizmek istiyorsanız bunu tek başınıza yapmayın, yanınızda en azından bir arkadaşınız olsun; çünkü ne kadar İstanbul'un göbeğinde sayılabilecek bir yer de olsanız da ormanın büyüklüğü küçümsenmeyecek şekilde ve dikkatli olmazsanız kaybolabilirsiniz.

Parkurlardan bir kaç kare koyayım ki, şuan 'kim gidecek taaa oraya' diyen arkadaşlar biraz özensin ve fikirlerini değiştirebilsin...




Bu fotoğraf size çok tatlı gözükebilir; fakat özelikle havanın güzel olduğu haftasonu günlerinde mangalcıların buralara aşırı ilgisi olduğundan kalabalıkla karşılaşabilirsiniz. Tabi ki bu keyfinizi kaçırmamalı, çünkü orman oldukça büyük, muhtemelen biraz uzaklaşınca kokuları da sesleri de unutacaksınız. Siz yine de haftasonu gidecekseniz biraz erken gidip turunuzu ya da antrenmanınızı öğle saatlerinde bitirmeye çalışın derim.


Burası ise koşu ve yürüyüş parkuru. Bence bisiklet hastası olsanız da bir gün bu parkurda koşmalı veya yürümelisiniz, çünkü gayet keyifli, giderek yeşilliği ve doğal güzelliği artan bir parkur.


      Buraya eklediğim fotoğraflar dışında bisiklet parkurları ile ilgili daha çok fotoğraf istiyorsanız internette ufak bir araştırma yaparak bir çok tur fotoğrafına ulaşabilirsiniz.  Bu arada bir önceki yazımda gopro örnek çekimini yaptığım yer de  Belgrad Ormanı; fakat orada farkedebileceğiniz gibi belli bir parkurumuz ya da rotamız yok.


     Son olarak bir de ilk kez gitmek isteyenler için harita ile genel olarak yerini belirteyim; fakat siz yine de farklı kaynaklardan tam olarak adres anlatımına bakın. Yaklaşık on yıldır gidip dursam da, hep aynı yönden gittiğimden, farklı rotadan gelecek arkadaşlar için sağlıklı bir anlatım yapamam. 



  Evet arkadaşlar Belgrad ile alakalı benden bu kadar, anlatılacak daha çok şey olduğuna eminim, eklemek istediğiniz bilgilerinizi, anılarınızı veya bahsetmemi istediğiniz farklı şeyleri yorum olarak belirtirseniz mutlu olurum. Bir sonraki yazımda ise Belgrad'a kıyasla bir hayli küçük ama şehrin çok daha ortasında yer alan Florya Atatürk Ormanın'dan bahsedeceğim. Görüşmek üzere!


Herkese teşekkürler...








Hero ve Sj5000 plus'dan Görüntüler

    Selamlar,

    Söz vermiş olduğum görüntüler hastalığımdan ötürü biraz gecikti kusura bakmayın.


                                                       İşte hero'dan bazı görüntüler;



     

Göğüs aparatından yapılan çekimlerde açı epey kötü, maalesef iyi ayarlayamamışım. Bunun dışında görüntünün iniş kısımlarında aşırı titremesi ise tamamen zeminden kaynaklanıyor, daha düz bir zeminde çok daha net ve sabit görüntüler elde edebilirsiniz.



SJ5000+' dan ise benim çektiğim herhangi bir görüntü yok; fakat gayet güzel olarak kameranın yapabildiklerini anlayabileceğiniz bir videoyu paylaşmak istiyorum. 

Buyrun bu da SJ5000+ görüntüleri;






21 Ocak 2015 Çarşamba

Aksiyon Kamera Seçimi

      Herkese merhabalar,

      Bu aralar beni en çok meşgul eden konu aksiyon kamera seçimiydi. Genelde bu tür kameralar Gopro ve diğerleri olarak sınıflandırılır; fakat biraz araştırınca konunun bu kadar basit olmadığını anladım.

      Yalnız her şeyden önce şunu söylemeliyim; eğer bütçenizde herhangi bir sınır yok ise  bu yazıyı okuyarak kafanızı karıştırmayınız, alacağınız kamera gopro4 black edition! 

     Fiyat performans açısından değerlendirdiğimizde, bizi bir hayli memnun edecek olan ürün  Çin'den geliyor. İsmi ise sjcam. Bu kameralar yeni yeni ortaya çıkmaya başlasa da aslında uzun süredir varlar; fakat özellikleri açısından epey geride olduklarından pek ciddiye alınmıyorlardı. Şimdilerde ise işler değişiyor gibi; sj4000 ile birlikte firma çok büyük adımlar atarak kamera özelliklerini gopro' ya rakip olabilecek düzeye getirdi. Özellikle piyasaya son olarak sürdükleri sj5000 plus ambarella 170 dolarlık fiyatı göz önüne alındığında en mantıklı seçim gibi duruyor.

    Gopro ise sj ve türevi markalara büyük bir darbe indirebilmek amacı ile hero4 dışında yeni hero'sunu satışa sundu. Yeni hero wifi içermiyor, su geçirmez kabının içinden hiçbir şekilde çıkartılamıyor, bataryası yine aynı şekilde makine ile bir bütün ve ayrılmıyor, diğer modellerin aksine sonradan lcd ekran takılamıyor ve tüm bunların yanında hero4 lerden çekim kalitesi olarak bir tık aşağıda. Sayısal olarak teknik özelliklerini buraya yazmıyorum, çünkü anladığım şeyler değil ve gopro.com sitesinden kolayca ulaşabileceğiniz bilgiler. Bu belirttiğim negatif yönler dışında diğer hero lardan hiçbir farkı bulunmamakta ve fiyatı da 130 euro olarak belirlenmiş.  Bana göre bunların hiçbiri büyük sorunlar değil ama sjcam'e yönelmek için güzel sebepler olabilir.

    Şimdi gelelim sjcam5000 plus ambarella modeline; öncelikle her sjcam de olduğu gibi kutusundan kask, bisiklet ve türlü türlü aparatlarıyla birlikte çıkıyor (aparatlara bir şey olursa ne yaparız diye düşünmeyin gopro aparatlarıyla uyumlu yapmış adamlar makinelerini) , lcd ekranı mevcut, wifi mevcut, fish eye dediğimiz geniş açı ile çekme özelliği mevcut ve en önemlisi de 60fps özelliği ambarella işletim sistemi sayesinde bu kamerada var.

    Evet yukarıda gopro hero'nun negatif, sjcam5000 plus'ın pozitif yönlerini sıralamış bulunmaktayım. Şöyle bir toparlamak gerekirse fiyatlar çok yakın gibi gözükse de hero kutu içeriğinde hiçbir aparat bulunmadığından alacağınız aparat başına 60 70 tl fazla ödeyeceksiniz, hero alırsanız iki yıl garantiniz olacak, menü kontrolünde kullanılan tuşlar gopro da çok daha kaliteli ve yumuşak olacak, sjcam de sonradan 50 60 tl ye alacağınız yedek bataryalarınız ile 5 6 saatlik çekim süreniz olacak (hero da 2saat 40 dakika) ve sj aldığınızda ambarella işletim sisteminin klasik sorunu olan cızırtı sesine merhaba demiş olacaksınız ki vidyolaranızın arkaplanına müzik koymazsanız bu gerçekten sinir bozucu olacak.

   SONUÇ
 
   Yolun sonu kesinlikle gopro arkadaşlar fazladan ödeyeceğiniz aparat paraları gözünüzü korkutmasın.  En azından iki yıllık garanti süreniz ve emin olun ki daha kaliteli bir makineniz olacak. Sert düşüşlerde içiniz acımayacak, içiniz rahat olacak. Youtube'taki karşılaştırma videolarının hepsine de inanmayınız, çoğu sahte, oynanmış görüntüler. Yarın hero ile kendim çektiğim görüntüleri sizlerle paylaşacağım, aynı zamanda da sj5000 plus ile kaydedilmiş bir kaç amatör görüntü linki vereceğim. Sizden ricam internetteki videolara bakarak seçim yapacaksanız en amatörlerini yani oynanma riski en az olanları izleyiniz.  (Konu ile ilgili fotoğraf ve videoların hepsini yarın yeni bir konu açarak koyacağım.) 

{Bu arada 'gopro ve sj dışında hiç mi marka yok arkadaş!?' diye soracak olursanız, evet var hemde onlarca; fakat ya fiyatlar uçuk (ki uçuk fiyat istiyorsanız gopro hero4 black alın), ya da kalite yerlerde ve yeterli aparat yok.]

    Umarım bu yazının az da olsa  yardımı dokunur, çok fazla sayılarla kafa karıştırmadan anlattım. Objektif bir şekilde, aksiyon kameralarıyla ilgilenen arkadaşlara yardım etmek istedim, eminim ki eksiklerim vardır; fakat aklıma gelenler bunlar. İyi kötü tüm yorumlarınıza ve görüşlerinize sonuna kadar açığım. Okuduğunuz için teşekkürler!

   
   Sevgi ve saygılarımla...

   


 

 

   

   

20 Ocak 2015 Salı

Haydi Bakalım...

     Evet arkadaşlar açsam mı açmasam mı, yazsam mı yazmasam mı derken yumdum gözlerimi başladım yazmaya.

     Bisiklet sporuna başlayalı 6 yıl, bisiklet kültürünü edineli ise 1 yıl oldu diyebilirim. Bu bir yıl boyunca bisiklet benim için bir spor veya hobi olmaktan çıkıp bir yaşam şekli haline geldi.  Nasıl oldu da bisiklet senin için bir yaşam şekli, bir kültür haline geldi diye sorarsanız eğer diye yazıyorum; Avrupa'ya gidin arkadaşlar, gidemiyorsanız araştırın bakın görün ve benimsemeye çalışın lütfen.  Bisikletin sadece bir spordan , hobiden veya bir ulaşım aracından ibaret olmadığını rahatlıkla anlayacaksınız. 

     Daha demin belirttiğim gibi bisiklete başlayalı öyle çok uzun yıllar olmadı, geçtiğimiz bir kaç yılda da binlerce kilometre yol yapmadım, bunun dışında internet ortamında yazdığım ilk yazı da bu diyebilirim. Dolayısıyla bisikletlerle alakalı her şeyi kapsayacak olan bu sayfa sanırım türünün en amatör aynı zamanda da en dinamik blog sayfalarından biri olacak. 

    Şimdiden herkese keyifli okumalar diliyorum, umarım bisiklet ile ilgili dilediğiniz her şey burada karşınıza çıkar.  Başlıkta da dediğim gibi haydi bakalım, yarın görüşmek dileğiyle...